7 Haziran 2009 Pazar

SPOR KİTAPLARI V:4


Barış Tut, saf bir sevginin yanında akıl ve vicdanın rehberliğinde bu işin içine daha derinlemesine dalmanın sonunun ne olacağını anlatıyor, Futbol Nedir ki adlı kitabında. Tutkuyla bağlandığı futbolun çevresindeki pislikleri gördükçe, bunalıp 33 yaşında kalp krizi geçirecek noktaya gelişini izliyoruz bu çalışmasında.

Barış Tut'un ikinci kitabı Futbol Nedir ki?. İlk kitabı Kocaman Bir Adam Aykut Kocamanın İstanbulsporda yaşadığı destansı olayların kaybolup gitmesine razı olmayışın ürünüydü. Futbol dünyasında nasırlaşmış yüreklere, daha çok şeytanlığa dönük akıllara ve daha bir yığın olumsuzluğa karşı bir haykırıştı o kitap. Elbette ki fazla bir yankısı olmadı. Biz, şu 70 milyonluk toplumdaki sayıları 1000'i bulmayan Kârhanedeki romantikler, Barış Tutun bu çalışmasına hayran kaldık. Fakat hepsi o kadar. Futbolu çok sevdikleri, yetmiyormuş gibi bildikleri, anladıkları söylenen milyonlarca vatandaşın bu kitaba da teveccühünü göremedik. Daha bunun gibi nice değerli kitaba asla aldırış etmedikleri gibi...

Barış Tut, İzmirde başlayan futbol sevgisinin zaman içinde nasıl geliştiğini ve yaşadıklarını anlatıyor bu küçük kitabında. Önce Karşıyaka taraftarlığı ve ardından Beşiktaşlılığa geçiş sürecine tanıklık ediyoruz. Bu alanda hem şiddetten uzak kalıp hem de önemli bir konum edinebilmeyi başarması ilginç. Futbol takımının deplasmanda olduğu haftalarda basketbol takımını desteklemek üzere tribündeki yerini mutlaka almak türünden bir bağlılığın yanında, futbolseverlik birinci sıradaki yerini hep koruyacaktır. Bu sebeple, Galatasaraylı arkadaşıyla sık sık Ali Sami Yenin yolunu tuttuğu da olur. Zaten başka yönlerden de, bilinen taraftar kavramı içinde görülemez o. Örneğin, hak edilmemiş bir şampiyonluğu asla istemez. Bunu, oyunun ruhuna aykırı bir kirlenme, bağışlanmaz bir suç olarak görür. Bu yüzden de tribünlerden uzaklaşması, modası geçmiş sevgiyi, kapalı kapılar ardında tek başına yaşamak zorunda kalması kaçınılmaz gibidir.

Cinayeti gördüm!

Bütün bu taraftarlık süreci içinde Barış Tutun başının bazı dertlere girmemiş olması gerçekten de ilginçtir. Beşiktaşlı mühendis Oktay Akdemir'in bir grup Galatasaraylı taraftarca öldürülmesinin tek tanığı oluşu ve bu konuda mahkemeye çıkmaktan kaçınmama yürekliliği, onu ciddi bir belanın eşiğine getirmiştir; ama çok şükür ki o konudaki tehditlerden de bir şey çıkmaz. Bir cinayeti bütün ayrıntılarıyla izledikten sonra yaşamınız eskisi gibi kalamaz. diye anlatır bu olayı ve ekler: Hele bu cinayet bir futbol karşılaşmasının sonrasında gerçekleşmişse, siz farkına varmasanız da, futbol tutkunuz bu başkalaşmadan payını fazlasıyla alır. Birkaç adım ötenizde, birkaç dakikada olup biten dehşetengiz bir şiddet gösterisi, insanlığınızdan utandırır. Duyduğunuz çaresizlik tüm kâinatı sarsacak denli uçsuzdur. (s.101)

Barış Tut, mesleğe girdikten sonra yeni birtakım sarsıntılar yaşayacaktır. Sıkı donanımı ve önemli nitelikleriyle, başkalarının çok uzun yıllarda gelmeyi hayal edebilecekleri görevleri birkaç yıla sığdırır. İşindeki başarısına karşın, gördüğü arızalara ve öteki yanlışlıklara karşı sessiz kalamayışı, sık sık bırakıp gitmek zorunda kalmasına yol açacaktır. Sonra futbola karışan eller boğazıma sarılmış gibi sıkıntı verdiler bana. (s.109) diye anlatır bütün bu olup bitenleri. Meslektaşlarının büyük bir bölümünün işlerini yapma biçimleri de onu şaşkına çevirecektir. Çünkü futbolumuzdaki şiddet ve öteki kötülükler tartışılırken hep yöneticiler ve taraftarlar ilk sıralara yazılmaktadır. Oysa bu konuda Ele verir talkını... tavrı içindeki spor basınının haline de ayna tutulması gereklidir. Bir hakemin, Seni bu maçta atacağım Tolga tehdidi ve bunu herkesin gözünün önünde uygulamaya koyabilmesi, yazarımızı dehşete düşürür. Futbol dünyasında birkaç yıl içinde tanık olduğu pisliklerin zirvelerinden biri olarak görür bu durumu. Oysa buna benzer şeyler hemen tüm spor yazarlarının bildiği, tanık olduğu; fakat pek de kulak asmadığı türden işlerdir. Çünkü bu memleket böyledir ve bu çarpıklıkları düzeltmeye bizim gücümüz yetmeyecektir.

Yazılmayanlar da az değil

Barış Tut, çok az ürünün bulunduğu bir alana katkıda bulunuyor. Murat Toklucu'nun Taraftarın Senle adlı nefis kitabının yanına konulabilecek türden değerli bir çalışma bu. Sayfa sayısı az; ama daha geniş bir alana bakıyor. Bu yönüyle biraz Memet Fuatın Tribünden Palavra Anılarına benzetilebilir. Ancak Barış'ın palavrayla işi yok. Hatta kitabın ciddiyet dozunun yüksekliği ya da biraz mizah eksikliği kendini duyuruyor. Bazı önemsenecek olayları birkaç küçük fırça darbeleriyle geçiyor Barış Tut. Oysa çok daha geniş yazabilirdi ve yazmalıydı. Çünkü bunlar hem yakın zaman diliminin olayları hem de Barış Tut'un yakından izleyebildiği gelişmeler. Örneğin, Beşiktaş tribünlerinin Pascal Nouma sevgisi, Siyah Beyazlı takımın 8 puan öndeyken şampiyonluğu yitirmesine yol açan olaylara bakış, 100. yıl şampiyonluğuyla ilgili gelişmeler, Alaattin Çakıcı bağlantısına kadar varan ilişkiler, 3 yıl için seçilmiş Serdar Bilgilinin 3 ay içinde görevi bırakıp sadece Beşiktaştan değil, spor dünyasından uzaklaşması gibi gelişmeler üzerinde yazarımızın söyleyeceği çok şey olabilirdi. Yazmak istememişse bir nedeni vardır, diyelim. Sanki bir an önce bitirmek istemiş kitabını... İkinci baskı için küçük bir ricamızdır, onu da söyleyeyim. Bu bir hesaplaşma kitabı filan da değil. Birilerini suçlayıp kendini de bu yolla temize çıkarmak gibi bir derdi yok yazarın. Sadece pek görmek istemediğimiz, hele yüzleşmeye hiç mi hiç cesaretimizin olmadığı bazı gerçekleri getirip koyuyor önümüze.

7 yorum:

Turgay Keskin dedi ki...

Barış Tut'un ''Futbol nedir ki'' kitabı en ucuz kitaplar bölümünde artık.

sekerse tehlike dedi ki...

doğrudur.zaten yeni diye lanse etmedik kitabı. 2006 baskı olduğunu biliyorum. okunusun diye yazdık..

Turgay Keskin dedi ki...

Yanlış anladın sanırım, okunmadığı için en ucuz kitaplar bölümünde demek istedim.

sekerse tehlike dedi ki...

evet öyle oldu sanrım kusura bakma...

bilog dedi ki...

Senden bir ricam olacak. Şu seriyi ayrı bir etiketle yaz lütfen :) spor kitapları diye etiketlesen bu seriyi daha kolay erişir insanlar. Hadi be. Yapsana be :)

karalamaca dedi ki...

yap ulan kırma abini ya da ablanı,.Bilog abin yap diyosa yapıcaksı.
tamam bilogcum ben konuşucam onunla hemen etiketliycek. Hele bi etiketlemesin, alırım onun aklını:)))

karalamaca dedi ki...

Turgay'a katılmamak elde değil, okunmadığı için en ucuzlar kısmında...Teşekkürler Turgay,paylaşım için...