2 Nisan 2009 Perşembe

YORUMSUZ...







BOLİVYA :6 ARJANTİN :1


-Morales: Nası koyduk geçirdik çocuğu Diego'cum, Bu işler dövme yaptırmaya benzemez eheheh
- Diego: Sonuç bence o kadar da kötü değil, İyi tarafından bakarsak sonuçta her iyi hocanın kariyerinde bi 6 tane var...

1 Nisan 2009 Çarşamba

BU SPİKERLERLE NEREYE KADAR


Özel kanallara geçildikten sonra Trt spikerlerinden kurtulduk yeni sesler yeni yorumlar dinlemek gerçekten heyecan vericiydi. Ama sonradan sonradan farkettik ki bu durum aslında göründüğü kadar da güzel değildi. Maçlar bir bir özel kanallarda yayınlanırken ne gençler Ümit Aktan'ları Ertem Şener'leri Sabri Ugan'ları İlker Yasin'leri Selçuk Manav'ları gördü de telef oldu. Halit Kıvanç'ın talebelerini özler olduk. Aslında Orhan Ayhan'a Abidin Aydoğdu'ya İnönün deniz tarafına bakan yarım dilimine , Saraçoğlunun lisenin önündeki kaleye, Ali Sami Yen'in otoban tarafında ki tribünler önünden atılan taça bile razıydık aslında bi yerden sonra. Neyse ki daha sonradan Okay Karacan, Güntekin Onay, Murat Kosova, Ersin Düzen nerden çıktıysalar geldiler başımızın tacı oldular, hasretimizi giderdiler de rahatladık. Ercan Taner, Melih Şendil, Melih Gümüşbıçak gibi isimlere de itirazımız yok elbette ama artık bu günkü maçta artık Atv'nin spikeri kimse artık son nokta nirvanaya varmış bir halde maçı anlatıyor.
İşte maçın ilk yarısından bazı örnekler
- Pique önce Gerard Pique oluyor sonra mahkemeden karar getiriyor herhalde Albert Pique oluyor.
- Arda Nihat'la verkaç yapıyor sonra topu Semih'e atıyor ama Semih 20 ileride. Spikere kalırsa ikiside Semih. Hakkaten bu Semih çok amansız bi adam. Yada bizim farkedemediğimiz bir şekilde Semihle Nihat birbirine çok benziyorlarda bizim haberimiz yok.
- Tuncay topu Casillas'tan kurtarıp arkadaşına yuvarlıyor spikere göre Nihat golü atıyor. Ama nedense herkes Semih'in etrafında Semih'i kutluyor. Bu Semih'te var bi şeyler.
- Bütün İspanyol futbolcuların nerede oynadığını zaten az çok ilgilenen herkes biliyor. Zaten en kötüsü bizim ligde oynuyor. Ama ısrarla hangi takımlarda oynadıklarını, Riera'nın çektiği şutun ne kadar sert olduğunu defalarca anlatmakta bir sakınca görmüyor. Sanki Volkan'dan sekip kendi üstüne geldi.
-Ofsayt bayrağı tvden görününce mi kalkıyor yoksa sadece bizim için mi öyle. Öyleyse neden bu spikerler maçı önlerindeki ekrandan izleyip anlatıyorlar...
- Bu arada maçta ne zaman maçta Villerreal'li Senna dese aklıma Ertem Şener'in ''sarı denizaltıları'' aklıma geliyor.
- Bu milli takımlar 3. sınıf takımlar olsa belki Estonya, Belarus, Kazakistan vs. takımlar olsa belki futbolcuların isimlerini karıştırmalarını anlarım ama oynayan takımlar İspanya ve Türkiye. Sokaktan geçen adamlara sorsan sana ilk 11'i sayarlar. ama sen zahmet edip kim nedir öğrenemiyorsun.
- Ali Okancı blogunda televizyonda çalışırken birazda acemilikten kaynaklanan yaptığı hataları yazmıştı daha önce bir kaç kez. Herhalde bunların hatalarını yanlışlarını yazsak kitap olur...
Aynı şeyler bazı spor yazarları içinde geçerli ama onları yazmaya başlarsak herhalde cilt cilt ansiklopedi olur.
Daha fazla yazamayacağım tvnin sesini kapatıp öyle seyrediyorum artık maçı. İyi seyirler...

29 Mart 2009 Pazar

İspanya diyen bî-dîn-i mel’ûna yenildik!

Dümen doğrıldup İspanya diyen bî-dîn-i mel’ûna,

Yine şevk eyleyüp girdük Donanma-yı Hümâyûn'a..

Yine baştardalar başdan atup baş topların güm güm !!!

Salındı sayhâlar birle zelâzil rûb-ı meskûna..


1534'ün Ağustos'unda 8.000 levend ve 80 parça gemiden oluşan Osmanlı Donanması'nın büyük bir şaşaa ile harekete geçerek Akdeniz'e açıldığı haberlerinin İspanya yakasına ulaşması ile telaş başladı.
Osmanlının hangi sahil kentine saldıracağının belirsizliği ispanya ve italya halkına endişe dolu günler yaşatmaktaydı. Sonucunda Barbaros girdi ispanyaya, italyanın kıyı şehirlerini yerle bir etti, İspanyadaki Yahudileri ve Endülüs Müslümanlarını kurtarıp, onlara yeni hayatlar bahşetti...Getirebildiklerini, İstanbula nam-ı değer İSLAMBOL'A getirdi....

Bunun, futbolla hiçbir ilgisi yok tabiki...Sadece, hazır İspanya ve Türkiye'yi bir arada anmaya başlmışken dip not olarak düşelim istedim.Bugünkü maçla ilgili çok şey yazabilirim ama, Sergio Ramos'un bir yeni çeri gibi akın akın geldiği sol kanadımızda, İbrahim Üzülmez'in çaresiz kalması, aklıma 'İbrahim Üzülmez artık futbolu bıraksa mı? ' gibi cümleleri düşürdü.Ama haddime değil herhangi bir futbolcuya bırak demek. Defalarca 'OLEY_OLEEEYYY' seslerini duymak içimi acıttı..Ama futbol da herşey var!
Garip duygular var içimde.İspanya gibi bir takımı elimizden kaçırdığımıza üzülmek de bir teselli olabilir mi? Belki...Gencecik yeteneklerimizi sahada görmek bir nevi avuntu olabilir mi? Belki....Olumsuz konuşmayacağım...Kim ne derse desin...Gittik, oynadık, yenildik ve geldik.Akıttığınız terler için binlerce kez teşekkürler....
İkinci maçta, Fatih Terim; Barbaros Hayrettin Paşa olur! Futbolcular, geçit vermeyen birer LEVENT olurlar.Taraftar hazırda bekleyen bir yeniçeri ordusu olur! Çıkarız yeşil sahaya, oynarız oyunumuzu...Alırız 3 puanımızı.ALırız di mi lan? Çok mu gaza geldim ben.Biri beni durdursun aga...
Ayrıntılı maç analizini de, sekerse tehlike yapar zaten!