7 Şubat 2009 Cumartesi

Galatasaray- Kayseri 1-1


Ali Sami Yen'de bu akşam bir futbol maçından ziyade futbol oynatmama maçı vardı sanki. Başta Kayseri'ye dümdüz ileri oynamayı bir türlü beceremeyen oyuncuları toplayan Tolunay Kafkas, gol özürlüsü Kayserispor, ısmarlama hakem müsvettesi Selçuk Dereli ve ilginç tercihleriyle Skibbe...
Selçuk Dereli'yi artık sokaktaki herkes tanıyor. Bu hakeme kim maç verir, kim fifa kokartı takar, kim avrupa da maç yönettirir anlamak güç doğrusu...Bu nasıl bir maç yönetimidir, nasıl bir mantalitedir. Daha maçın 5. dk'sında maçın hakeminin seyri belli olmuştu. Kararların standartı hiç belli olmadı.
Tolunay Kafkas'ın ekibi aynı tip oyunculardan kurulmuş bir takım görüntüsünde. Ne gol atabiliyor ne de gol yiyor. Kayserinin maçlarını tanımayan birisi izlese karşı takımlarda aynı formayı giyseler herhalde hep aynı maçı izliyormuş zanneder. Bu açıdan güzel bir standart yakalamış Kayserispor. Topu bir tülü rakip cezasahasına sokamadılar. Gol bile dışardan geldi. Yedikleri gol de Nonda'nın şansı. Ellerinde kalburüstü bir defans ve kaleci hattı olunca bu ligde gol yemen zorlaşıyor elbette... Oysa ki Kayseri'nin iki önliberosu Saidou ve Ragıp neredeyse hiç çıkmadı ileriye. Kanatlar da çalışmayınca Lincoln atılana kadar hiç bir varlık gösteremediler. Gol yemeseler gol atmaya da çalışacaklarını da zannetmiyorum zaten.

Galatasaray da ise Lincoln'un varlığı takıma 2 hatta 3 kişilik etki yapıyor. Çünkü rakip takımdan 2 kişyi devamlı meşgul etmekte. Lincoln atılınca Galatasaray'ın gardı düştü. Bütün yük Arda'ya kaldı. O da Sivas'ın yorgunluğuyla ve sol bekte arkasında oynayan Mehmet Topal(!)'ın etkisiz kalmasıyla fazla katkı yapamadı. Lincoln kendini zorla attırdı. Bu adamın halet-i ruhiyesi hakikaten ilginç. Lincoln olmayınca Nonda ve Baros'da oyundan düştüler. Skibbe 10 kişi kalan ve önde olan takımına aynen Sivas'ta olduğu gibi hiç bir katkı yapamadı. Oyuna aylardır oynamayan Linderoth girdi. Benim sayabildiğim kadarıyla 3 veya 4 kez topla buluştu. Ayrıca bu takımda Hakan Balta'nın yedeği kimdir. Volkan mı Alparslan mı Mehmet Topal mı. Yakında Mehmet Topal forvet falan da oynamaya başlar.

Kayseri'de Aghahowa, Cangele, Olembei Toledo'nun hemen hemen hiç olumlu hareketlerini göremedik. Ayrıca genç Eren Güngör gerçekten çok başarılıydı. Baros'la bütün maç boğuştu. İkinci yarı Kayseri bütün kozlarını oynarken Skibbe'nin hiç bir şey yapmaması ve 4. hakemle didişmesi gereksizdi. Takım çok geriye çekildi ve Kayseri'ye golu adeta hediye ederek zirve yolunda yarayı aldı.
Son söz ise Galatasaray taraftarına bütün maç hiç susmadılar ancak bol bol da küfür ettiler. Federasyon faturayı gönderir haftaiçinde....

FUTBOL ASLINDA KAFA OYUNUDUR...AYAK OYUNU DEĞİL

Materazzi mi kafayı yedi, Zidane mi kafayı attı? tartışlması gerekir...Büyük bir maç ta büyük bir oyuncu demogojisi de olabilir, anayı bacıyı karıştırmak yok olum mantalitesi de olabilir...
Ama sonuçta bunu da gördük...


KALECİ PENALTI ATMALI MI? Videodan sonra karar verin buna....


Kalecinin görevi sadece kaleyi korumak olsa, diye düşünmekle
acaba futbola karşı büyük bir suç işlemiş sayılır mıyız?
Şahsen ben bir futbol takımının oyuncusu olsam, kalecimin penaltı kullanmasından eshef duyarım...Duyarım arkadaş...Taraftar olarak defanstan biri penaltı atsa, mesela ferdinand ya da Servet, topun başına geçse, bildiğimiz bütün küfürleri savurmaya başlarız...Ama kalecimiz penaltı atmaya kalksa, gurur duyarız bundan....Neden peki? İlla ki başımıza böyle bir bela mı gelmeli?

6 Şubat 2009 Cuma

HAMİ MANDIRALI serisinin son filmi....

HAMİ MANDIRALI

Şimdilerde, halısahada, sokakta ya da evde topu dikip başına geçen çocuklar kendilerine; ronaldinho topunbaşında...Zidan geliyor topun başına...Messi buralardan çok iyi vurur...gibi cümlelerle serbest vuruş kullanıyorlar...
Topu dikip, şöyle nerden baksan 45 derece açıyla toptan uzaklaşıp kesme şut çıkarma derdindeler...Bizim zamanımız da böylem miydi? Değildi tabi...Hami vardı o zamanlar...Pirekaziden sonra hatırladığım tek isim...Topa öyle açı vercem diye uğraşmazdı.Dikerdi topu...Uzaklaşırdı...uzaklaşırdı...sonra bir patlatırdı ki sorma gitsin...Kaleci tutsa ayrı bir dert, baraja deyse ayrı bir dert...Penaltılar da hakeza öyle.Düm düz vururdu..O vurdukça abiler, babalar,' Bu adam baldırdan vuruyor hacı' derlerdi...Ne baldırmış ama be kardeşim....Özledik seni be Hami!
Futbolunda böyle bir acımasızlığı var...Oysa gerçek futbol da Pes gibi olsa ya..Yaşlanınca, 17 yaşındaki halinle ama potansiyelin fazlasıyla mevcut bir şekilde futbola bonservissiz dönse ya özlediğimiz futbolcular...Takımlarda seçip seçip oynatsa Hamileri, Rıdvanları,Tanjuları...
NOT: Hami diyince akılara ziyan bir espri glir herksin aklına...İlkokulda bir arkadaşımıza gidip; ben ne dersem sen sonuna leyim ekliyceksin derdik...
Ogün
Ogünleyim
Mavi
Mavileyim
Hamiiii
Hamileyimmm..annıskımmm.....bu ne lann
anaaa hamileymiş la bu hamileymiş...
yahu ne saf çocularmışız biz...Bir nesili hamile bıraktın be hami!

5 Şubat 2009 Perşembe

TANJU ÇOLAK VE SİİRT JET-PA...


Ortaokul yılları, o zamanlar 8 yıllık eğitim mecbur değil..yani ilkokul ortaokul kısımları ayrı ayrı...Pederin mesleği icabı bingölün Genç ilçesindeyiz
Sürekli terör korkusu normal bir hayat sürmemi engelliyor...İnternet yok bırak interneti bilgisayar yok...Ne öğreniyorsam, lojmanın altındaki karakolda öğreniyorum...Saolsun polis abilerimde hikaye çok...
Onların da sosyal bir aktivitesi olmadığıdan, gece dağda terörist kovalayıp gündüz de toprak sahada, buldukları rakiplerle maç yapıyolar..Rakip bulmak zo rolmuyor onlar için...Ben de 3-5 polis çocuğuyla lojmanın bahçesinde maç yapıyorum...polis çocukları diğer çocuklar...Ben daglish oluyorum, arif var bizim o hagi oluyor, adını hatırlamadıklarım var bi kaç çocuk onlar da biz neyi uygun görürsek...Ölümüne maçlar çıkartıyoruz beton sahada...Diz kanamaları, dikenli telde patlayan toplar ya da aniden babamların operasyon içinbahçede toplanmaları bitiriyor maçlarımızı...
Bunu dışında, 3.lig de top oynayan bir takımı var oranın.Genç Murat spor diye..Bingölün bir ilçesi olmasına rağmen Bingölspor'dan nefret ediyorlar...Ama Bingölspor'da Elazığspordan iğreniyor...Bu ikisi 2.ligde ve baya başa baş gidiyorlar o sene...Genç Muratspor'un antrenmanlarını izlemeye gidiyorum bazen...peder fahri başkan olarak görülüyor...Takıma yemek yedirmeler, özel olarak antranmanlarda bulunmalar, ayakkabı forma tedarikleri...Zamanında Karsspor'da sağ açık oynamış olması da fazlasıyla etkili..Peder takıma iyilik ettikçe ediyor.Ben de Arifle beraber, antrenman toplarını çalıp çalıp kötülük ediyorum takıma...Kalecileri vardı, yaşlı birşey...Bazen ekmek almaya gittiğim bakkalda bana para üstü uzatırdı..O zaman tiksinirdim futbolculuktan...İnancım kalmazdı...Job Job diyelakablı futbolcu mu olur arkadaş...Oluyor işte..Job Job ahmet vardı...Adı nerden geliyor hatırlamıyorum şimdi...
Bir gece, TRT 2 de efsaneler gibi bir programı izliyorum...Tanjuyu,rıdavanı, metin oktayı anlatıyor....Her an çatışma çıkabilir diye ışıklar kapalı oturuyoruz, annemler içerdeler ben bırakmışım kendimi TRT nin sıcak kollarına, uzandığım koltukta Tanjuyu dinliyorum...silah sesleri gelmeden uyusam iyi olacak die iç geçiriyorum...
Ertesi gün cumartesi...Okul yok...Hava karlı...Sokak ta yok dolayısıyla..Pederin odasına gidiyorum...Zaar gibi oturup kocaman akvaryumu izliyorum.Aslında Gizli gizli babamın yanında olmanın verdiği mutluluğu yaşıyorum.Ama belli etmemek için oraya gelme sebebim akvaryummuş gibi yapıyorum...Eğer oda da birileri varsa yüzüne bakıyorum pederin..Çıkmam gerekiyor mu yoksa gerekmiyor mu anlamak için..Yemlerini vermedim daha, hazır gelmişken sen ver...diyor.Aslında bu bana söylenmiş, tamam lan otur şuursuz şuursuz bak o akvaryuma...cümlesinin başka bir versiyonu...Oturdum akvaryumun başına..Dinliyorum pederi ama arkam dönük ona ve karşısındaki adamlara...Eşofmanlı hepsi...Girerken görmüştüm. Koyu bir fenerli olmanın verdiği gazla anlatıyor bişileri, çözüm buuyor kendi çapında türk futboluna, makamın verdiği güçle de sesi yüksek...Karşısındakiler, sokakta görseler sanırım oturup konuşmazlar pederle...Onlarda makama mı yoksa söylediklerinin haklılığına mı bilmiyorum, bir şekilde her lafını onaylayıp ara da bir aslında amirim, yabancıları sokmayacaksın 2.lige....ya amirim o değilde, hakemleri gerçek bir eğitim den geçireceksin...cümleleriyle araya giriyolar...Sonra babam kalkıyor yerinden, büyük bir resim çıkartıyor.Akvaryumu bir ayna gibi kullanmaya çalışıyorum.Ters açıdan izliyorum arkamda olan biteni...Tanju'yla bir resim çekilmiş...
Kayseri'de çalıştığı yıllarda.Tanju başka yöne bakıyor, babam başka yöne...Sarılmış tanjuya, terine ve kokusuna inat...Tanju'da bi okadar uzak kaçıyor pederden...Arkada insanların özellikle çocukların doluştuğu saha ve bitmiş bir maçın vazgeçilmezi kalabalık...Biliyorum o fotoyu...Uzatıyor...Yaa işte zamanında Tanjuyla çekilmiştik...Tabi Tanju nerden bilcek bu fotoğrafı...diyor.Gülüşmeler oluyor odada.Çaylar geliyor içeri.Tabi kendi başalrına değil.Bir tepside ...Şuna da bir kola getir diyor peder.İstememin ya da istemememin önemi yok...Arkama dönüp çaycıya bakıyorum...Göz göze geliyoruz ve gülüyor...Tanju Samsunspor'lu mu Tanju mu baba? diyorum..:Ama öyle bi diyorum ki, nedensiz, ansızın...Herkes varlığımı unutmuşken...Evet diyor peder.Şaşkın ve devam etmemi ister gibi...Hee ben o Tanjuyu biliyorum yaa..Avrupa gol kralı olmuştu.İngilizce bilmediği için rezil olmuştu törende...diyorum...Büyük bir kahkaha kopuyor...Tek bir kişiden...Babamdan değil, bana arkası dönük eşofmanlı adamlardan birinden...Eeeee, başka ne biliyosun bakiim Tanju hakkında....Dİye futbol bilgimi ölçen bir soru geliyor...
Sinirleniyorum böyle küçümsendiğim için...Galatasarayda 4 kez gol kralı olduğu biliyorum mesela, fenerde de top oyanamış bir ara, futbolu da istanbul sporda bitirmiş...Taçsız kral mı ne lakabı var...Yok o Metin Oktay..die araya giriyor babam.Sen karışma babaa dercesine bakıyorum babama ve susuyorum...Nerden biliyorum lan bunları ben diye düşünürken,TRT 2 geliyor aklıma...İzlemiycem birdaha diye iç geçiriyorum kendi kendime...Babam yanına çağırıyor...Gel lan yabani..Bir hoş geldin de amcalara diyor.Kalkıyorum.Çok ge kalmış bir hoş geldini ağzımdan çıkarmak için...
Hayatımın mihenk taşlarından biridir o an...Hani ben de bir O An belgeseli çeksem ntv için, Ayakta dikilen ben ve koltuklara yayımış bir kaç adam...Bakışıyoruz..Onlar gülüyor..ben dilim dışarda şaşkınlıktan Türkçe'yi unutmuşum...İşte fotoğraf bu!
Tanju lan bu...
Aaa Tan... Tanj...ııı Anaaa Tanjusun sen!
oh bee
Ağzımdan çıkıyor işte nihayet kelimeler...gidip elini öpüyorum.Lan koskoca tanjunu elini öpüp ne hale getirdik hem adamı hem kendimi diye utanıyorum.Ama bilemiyorum ne yapacağımı...Yanına oturuyorum sonra, yanındaki adamla arasına giriyorum...Önce kolunu omzuma atıyor...Arada saçımı okşuyor...Babam orda olmasa yüzüme bakmaz biliyorum ve susuyorum...Bunlar muhabbete giriyor...terör, futbol, arada çaylar geliyor...Derken yemek söyleniyor...Muazzam bir masa donatılıyor...Tüm bunlar olurken ben,tanjunun yanında, kocaman montunun yanında diğer adamla arasında sıkıntıdan ölmek üzereyim...Benim orda olduğumu sadece ben biliyorum sanki...Yemekler yenmek için hareket edilince,süpriz yumurtadan çıkar gibi çıkıyorum adamların arasından...
Meğersem, Siirt jet-pa spor ile bizim Genç Muratspor'un maçı varmış ve koskoca Tanju Çolak, Siirt jetpa spor kulubünün teknik direktörüymüş...Maç saati geliyor.Stad hınca hınç dolu...Tanju'nun varlığından haberdar millet...Siirt öne geçiyor...Başlıyor stadda bir slogan

TANJU TANJUUU SÖYLE SEN KİMSİNN
KOKA KOLA ŞİŞESİ G.TÜNE GİRSİNNNN...

Duyduğum en komik slogan...Kolayı da alet etmiş yaratıcı adamlar...Tanju'ya bakıyorum gülüyor...Babam utanıyor...Sanki küfürü o ediyor.Ben futboldan soğuyorum yavaş yavaş ve millete ayak uyduruyorum, o kanepede unutulmanın acısıyla;
tanju tanjuu söle sen kimsinnn
koka kola şişesi g.tüne girsinnnn

Vinnie Peter Jones



Vincent Peter Jones futbol hayatını konu edinmemiz gerekiyor ama, 15 senelik futbolculuğunda bir kaçtaneden fazla adam sakatlamak ve zavallı Gazzanın yumurtlıklarınıavuçlamak dışında ne yaptı bilmiyorum...


İzledim The Lock Stock filmiden sonra yazma gereği duydum.. Yukardaki görüntünün acısı bu şeklide alınmış mıdır bilmiyorum? Ama işe yaramış gibi görünüyor..


26 film de rol almış olması sanırım beni şaşırttı...Şu an çekilen THE HEAVY ve CARRY ON LONDON filmlerinde aldıı rollarin hakkını nasıl verdiğini görmek için biraz beklemek gerekiyor... Ama bundan önce ki filmelerine bakarsak(She's the Man,Mysterious Island,Slipstream,Garfield: A Tail of Two Kitties...) başarılı bir aktör...Her zaman agresif ve kavgacı rol almaktan gocunmuyordur zannımca....

4 Şubat 2009 Çarşamba

'' Günümüz Futbolu ''

Bu kelimeyi Ömer Üründül mü soktu ilk hayatımıza bilmiyorum hatırlamıyorum..Ama basite indirgenmemiş futbol sohbetlerinde sıkca rastlarız bu klişe lafa..Sürekli bi değişim içindedir kendisi de..Milat taşları da avrupa şampiyonaları ve dünya kupaları olmuştur genellikle..Ben kendi izlenimimi kısaca belirtmek istedim şuracıkta..Yunanistan defans futboluyla avrupa şampiyonu olunca spor otoriteleri defans futbolunun tercih edilecegini öngördü..ülkemizde bu şampiyonlugu takip eden sezon defans agırlıklı oynadı hep anadolu takımlarımız gerçi onlar oynadıkları futbola kılıf arıyorlardı ama çok sürmedi bu defans futbolu modası..

Şimdi moda atak mı derseniz?degil bence 1998 dünya kupasında Brezilya kupayı Fransaya kaptırdıgı anda bitti atak futbolu ama yerine defans gelmedi..
Futbolu basketbol gibi oynamak gerekiyor.Günümüz futbolu da tek kelimeyle bu!
Şimdi aklıma sayısız örnek geliyor ama ülkemizden bir kaç örnek vermek istiyorum.
Bu sene ligimizde çok da başarılı oldugu söylenemicek bir takımdan başlayalım..
şimdi isim vermeden bir açıklama yapma geregi duydum bütçesine ve harcadıgı paralara oranla başarılı degil bence ama hala şampiyonluk potasında mı evet? anladıgınız üzere Fenerbahçe'den bahsediyorum..bu takımda oyunun her iki yönünü de oynayan bir isim söyleyebilirmiyiz?.. biraz zorlarsak Selçuk Şahin diyebiliriz..zaten aragones takıma geldiginde en cok begendigi oyuncu olarak onu belirtmişti.bakıyoruz bu sene fenerbahçede futboluyla en çok göze batan isim o..peki ya digerleri alex bilgimiz gibi..deivid,kazım,maldonada,josico..tek yönlü futbolcular..geçen seneyle aradaki fark aurelio ülkemizde futbolu box to box oynayan yani iki ceza sahası arasında herşeyi yapan top kapan pas yapan oyunu okuyan açan en başarılı isimdi kendisi..başka var mı ayhan akman diyebiliriz belki(zira kendisi antepten bjk'ye geldiginde ofansif ortasahaydı sora defansif yönünü geliştirdi)..peki aragones'in şampiyon olan ispanya orta sahasına bakalım cesc,iniesta,xavi..pek de söze gerek yok açıkcası..
Zevkle izlerim İngiltere ligini ligimizle karşılaştıralmıyacak kadar farklar var futbol açısından..sürekli mücadele eden 10 kişiyle defans 10 kişiyle atak yapan bir futbol mantalitesine sahip ingiliz takımları..


Geçen sene avrupa futbolunun en gözdesi olan MANU ve onun mimarı Sir A.F. takımda öyle bir sistem kurdu ki oyuncular degişse de futbol hep aynı kalıyor farklı roma galibiyeti bu futbolun habercisiydi.. Sir ayrım yapmaksızın Ronaldo'ya, Tevez'e, Rooney'e pres yapmasını ve takım defansına yardımcı olmasını istiyor.Yıldız ayrımı yok takımda herkes defans yapabiliyor..



Ülkemizden bir örnekle devam ediyim..Fatih Terim'in yarattıgı 2000 ruhu..
Sürekli koşan basan mücadele eden bir orta saha(okan,emre,suat) Terim o zaman sadece Hagi'ye göz yumuyordu onun dışında herkes pres yapıyordu.Gol attıktan sonra da prese devam ediyordu galatasaray..Tabi terim bu sistemi oturtana kadar 5'ler yedi mi evet..sonuçta hedefine ulaştı uefa kupasını aldı..



Ve bu senenin en güzel futbol oynayan takımı barcelona..
Sene başında Guardiola geldiginde takımın başına takımdan ayrılan isimler dikkat çekmek istiyorum..Ronaldinho ve Deco..birisi milana digeri chelseaye..Getirdigi sisteme ayak uyduramayacak ve sorun yaratcak isimlerdi.Guardiola Sir Alex Ferguson'un yarattıgı futbol mantalitesinin farkına varmış ve benimsemiş olcakki bu sene barcelona takım olarak ataga kalkıyor ve takım olarak defans yapıyor..messi henry etoo gibi yıldızları barındıran bir takımdan bahsediyoruz..ama sahada hepsi eşit..kapitilazmin yücelttigi futbolda sahada komunizm hüküm sürcek gibi gözüküyor..

BÖYLE PENALTI ATILIR MI? BİLEN CEVAPLASIN LÜTFEN


YUKARDAKİ VİDEONUN EN SON GÖRÜNTÜSÜ BİR PENALTI ATIŞI...
AMA BÖYLE PENALTI ATILIR MI ATILMAZ MI HİÇ BİR FİKRİM YOK...
BİLEN VARSA YARUMLARDA AÇIKLASIN VE BİZİ AYDINLATSIN...

NOT: böyle akıllı golleri tr liginde de görsek artık...

3 Şubat 2009 Salı

__________POLİS___________


Sanal alemde kim ağzına ne gelirse yazıyor...Kimseye yazma denilemez zira biz de burda ağzımıza ne gelirse yazıyoruz...Ama şu an ağzıma gelenleri yazamamak için kendimi zor tutuyorum.
Küfürden nefret ettim son iki gündür,okuduklarımı yorumlamanın başka bir yolu olmalı diye düşündüm.
Şöyle geçmişe doğru bi uzanıyor gözlerim. Çok değil 26 yıllık bir hayat benimkisi...Futbolla tanışmam 4.sınfa denk gelir...Kayseri de, Bingölde,Bingölün Genç ilçesinde ve o zamanın Genç Murat spor kulübüyle her türlü doğu ve güneydoğu illerinde,İzmirde,Trabzonda, Giresunda,Ankarada,İstanbulda, Boluda,Muğlada,Alanyada ve İzmitte bir yıl ara vermeden, zaman zaman ailemden gizli, zaman zaman ailemin haberi doğrultusunda stadlarda bulundum.Aktif anlamda...Sadece gidip maç izlemeyi kast etmiyorum.Öyle bir kastım olsa 81 şehir varsa, rahat 55-60 tanesinde maç izlemişliğim vardır.Burda benim maç izleme olayım değil konuşmak istediğim...Konuşmak istediğim şu; çoğunuzun da takip ettiği bir kaç bloğun birinde,futboldan nefret edilen 20 şey konulu bir anket yapılmış ve 20. sıraya da polis eklenmiş...
Aklıma binlerce soru geliyor şu an, o polisten nefret ettiğini söyleyen taraftarlara...Ama Kendimi tutuyorum; çünkü biliyorum ki,ayağını sadece bir asfalta uzattı diye polisten dayak yediğini belirten zihniyet,ardından da polise bir kaç öneri de bulunduğu için dayak yediğini,yetmemiş gibi yerde yatarken suratına tekme yediğini belirten zihniyet, daha neler neler anlatır bu yazının sonunda...Ama yine de yazmak gerekiyor...
Evet hepimiz televizyon kanallarında yüzlerce kez denk gelmişizdir, polisten dayak yiyen taraftar görüntülerine ya da kalabalık bir polis gürühu eşliğinde, sahil boyunca yürüyen kitlelere..Polis asla şiddet uygulamıyor demiyorum hiç bir zaman...Ama soruyorum sana ey polisten jop yemekle övünen taraftar...;
Polisin hiç bir stada gitmediğin hayal et bakalım...Ve o hayalini, senin ezeli bir rakibinizin stadında maç izlediğinle süsle...Hiç polis yok,40 bin rakip taraftarı, 2000 tane de siz...He? Ne oldu? polis lazım değil mi? yok aga lazım değil biz 200 kişi s.ker atarız adamları mı diyorsun? öyleyse topla 2000 kişi...hiç durma...




Devam edelim, stadda polis olmadığını, rakip taraftara çoban gibi eşlik etmediğini, bilet kuyruğunda bulunmadığını...Yavuzun askerleriyle iran şahının askerleri gibi birbirinizi kıyar geçirirsiniz...Siz değil misiniz ki rakip takımın bırak oyuncusuna,formasına, topçusuna tahammül etmeyi,çevrenizdeki arkdaşlarınızı bile maç günü kırmaktan gocunmazsınız...Eee daha ne diye boku polise atarsınız...
Ayağını uzatmış da polis jop vurmuş..Yaa allaşkına yaa..Hiç bir şey demek gelmiyor içimden...
Polis çok mu istiyor sanıyorsunuz, o stadlara gidip size bekçilik yapmayı...Ulen siz stada sabah 4 te gidiyosanız polis sizden de önce sabah 3 de gidiyor stada...Sen hem polisten yana dem vur, hem de götün sıkıştımı polis diye avazın çıktığı kadar bağır...
Sen içip içip,esrarı çekip çekip maça gel taraftar olarak, polis te seni korusun bu erarkeşçilerden...Ama sen zerre kadar polisin varlığına şükretme sakın...Götüne jopu yiyince de çık ortalığa ağla...Polise çamur at..Ne güzel memleket de yaşıyoruz böyle...
Stadlarda sıkıştırılıp dayak atılan polisler de çıkıp s.kerim lan böle taraftarı...Gitmiyom ben maça derse bir gün ve baş başa kalırsanız rakiple, sizi ordan ya ölü çıkarırlar ya da katil...Akıllı olun ve polisin varlığını bir kere daha sorgulayın...

BÜLENT UYGUN'DAN ÖĞRENCİLERE MESAJLAR


AMSTERDAM ARENA

* resmi büyütmek için tıklayınız

ATLETİCO'DA DEĞİŞİM ZAMANI

Jesus Gil geleneğinin hakim olduğu yavaş yavaş bizim geçen sezonki Gençlerbirliği'nin bize anımsattığı gönüllerin takımı Vicente Calderon'un sahibi Los Colchorones'imizde yine değişim zamanı geldi çattı maalesef. Atletico Madrid'i yıllar sonra UEFA'ya ardından CL' ye taşıyan Meksikalı Javier Aguirre'nin görevine son verildi. Yerinede eski bir Atletico'lu Abel Resino getirilecekmiş. Benim tanıdığım kadarıyla Abel Resino Aguirre'ye göre biraz daha düşük profilli kaldığı bir gerçek. Aguirre 2'5 yıl önce geldiğinde Atletico'yu özlenen günlerine getireceği konusunda inançlıydık. O da bu güvenimizi boşa çıkarmadı. Gerçi istediği oyuncuların hepsi alındı istemedikleri gönderildi. (Torres hariç) Ama onun başını yakan bu sezonki defans ve kaleci hattı oldu sanırsam. Yolu açık olsun. Atletico'ya da Şampiyonlar Ligi'nde başarılar.

Sivasspor:4 Galatasaray:2



Belkide bu kadar uzun süredir Türkiye Kupasında hızlı, süratli, ve temposu yüksek bir maç seyretmemiştik. Gerçekten güzel oldu. Herhalde bu akıl almaz statünün yarattığı istem dışı bir sonuçla böyle bir karşılaşma ortaya çıktı. Gerçi ilk maç da gayet güzeldi ama bu maçta hem uzatma heyecanı hem de penaltı heyecanı olunca bambaşka oldu. Maçın genelinde Sivas herzaman ki gibi kontralarla hücum kovalayan bir yapıdaydı özellikle ilk yarı Kamanan çok etkiliydi. Mehmet Yıldız'da anlaşılmaz bir durgunluk var ikinci yarının başından beri süren bu durgunluk bu maçta da sürdü. Kamanan'ın ilk yarının son dakika da ve Musa Aydın araya girip yakaladığı pozisyonu atsaydı maç çok daha gollü olabilirdi. Arda'nın golüne söylenecek kelime yok, çok zekice atılmış bir gol ama sivas savunmasında Bilica'nın eksikliğinin hissedildiğini net bir şekilde gördük. Özellikle sol ve sağ beklerin hucuma katkısı bu sebeple oldukça kısıtlıydı. Petkovic günündeydi yediği golden fazlasını kurtardı. Penaltılarda şahaneydi. Galatasaray'da ise genel olarak eksiklikler hissedildi. Lincoln'un duran toplarını Mehmet Güven atmaya çalışınca olmadı tabiki. Öte yandan defans hattı Sivasın 3 hızlı forvetine karşı özellikle sağ taraftan gelen akınlarda başarılıydı. Hakan Balta'ya ayrı bir parantez açmak gerekirse nam-ı diğer buz adam Hakan Balta milli takımın Hırvatistan maçında dahi yüzünde en ufak bir mimik yokken bugün adeta ateş püskürdü rakiplerine.. İlk defa böyle gördüm kendisini...
Turuda maçıda Sivas haketti öyle ve böyle....
Maçın görüntüsü ise maça paltoyla başlayan Bülent Uygun'un uzatmalar biterken sadece gömlekle kalması idi. Artık nasıl bir konsantrasyona sahipse...

2 Şubat 2009 Pazartesi

DİEGO ARMANDO MARADONA...



Diego Armando Maradona, 1989 UEFA yarı final maçından önce meşhur "life is life" eşliğinde ısınıyor!!!Her ne kadar Napoli yenilmiş olsa da, takım ısınırken Maradona'nın böyle dans etmesi çok tartışılmış bir görüntü...
BURAYI TIKLAYARAK İZLEYEBİLİRSİNİZ!

1 Şubat 2009 Pazar

Şampiyonlar Ligi Finali tekrar Wembley'de !




Avrupanın belki de dünyanın en prestijli futbol organizasyonu Şampiyonlar Ligi 19 yıl sonra tekrar İngilizlerin övünmekten haklı olduğu muhteşem stadyumu Wembley'de..
Evet 2011 Şampiyonlar Ligi Finali Londra'da oynanıcak..



Bu sene ülkemizde Fenerbahçe Şükrü Saraoğlu'nda oynanıcak olan Uefa Kupası Finali'de 2011'de Dublin'deki Lansdowne Road stadyumunda oynanıcak..


Ayrıca Uefa yetkilikeri 2012 Şampiyonlar Ligi Finali'nin Fußball Arena München (Allianz Arena)'da, 2012 Uefa Finali'nin ise Bükreş National Stadium'da olacağını açıkladı..
Umarız Kayseri'de yapılmakta olan Kadir Has Stadı ile Galatasaray'ın yeni mabedi olcak olan Aslantepe Türktelekom Arena ileride böyle büyük organizasyonlara ev sahipliği yapar..