11 Mayıs 2009 Pazartesi

SPOR KİTAPLARI V:3 SANTRFORUN RÜYASI


Bu, anlatılması pek kolay olmayan bir kitap... Özellikle 70 milyonluk toplumda böylesi kitapların taş çatlasa 300-500 meraklısının olduğu bilinince, ‘neresinden başlasam, nasıl anlatsam’ diye tıkanıp kalıyorsunuz.

Çünkü bu kitabın tadına varabilmek için sadece futbolla ilgili değil genel olarak biraz kitap okumuş olmak gerekiyor. En azından Eduardo Galeano diye çok önemli bir yazarın varlığından haberdar olmalısınız. Laszlo Darvasi’nin kitabının, Galeano’nun bir ara epeyce sözü edilen Gölgede ve Güneşte Futbol adlı eseri ile akrabalığı var. (Kitabın arka kapağında bu akrabalığa Nick Hornby de dahil edilmiş ama ben o kanıda değilim.)

Yazar bize gerçekten çok çarpıcı olaylar ve öyküler anlatıyor. Bu şaşırtıcı yazılar karşısında başlangıçta ne düşüneceğinizi bilemiyorsunuz. Bu arada yazarımız ayağınızın altındaki zemini ustaca kaydırmaya başlamıştır bile. Artık bu anlatılarda neyin gerçek neyin düş olduğunu ayırt etmekte bile sıkıntı çekiyorsunuz, ama olsun! Bunları okumak çok keyifli. Zaten kitapta aradığımız da bu değil mi? Ancak bir süre sonra başka bir boyuta geçiyor Laszlo Darvasi. Sizi harika yemeklerle dolu bir sofraya çağırıyor ama onlardan azar azar veriyor. Oysa siz hepsini birden yeme derdindesiniz, mide fesadına uğrayabileceğinizi düşünmeden!

Uğur Meleke kardeşim Milliyet’te benden önce yazdı ama kitap hakkında bir şey söylemek yerine alıntılarla her şeyi anlatmaya çalıştı. Elbette ki biz de bunu yapmalıyız. “Eğer insanlar bir deparın, bir çalımın, eli yüzü düzgün bir driplingin ardından ne cefalar, ne insanüstü çabalar yattığını bilselerdi, bir futbolcunun yaşamı hakkında kesinlikle daha farklı düşünürlerdi.” gibi bir söz bugüne kadar hangi yazarın aklına geldi ki? Ya da yazarın kendi dünya karmasının kalesine bir kadını koyması ve onun “... Penaltı öncesinde bir koşu kuaföre gittiği, döndüğünde öküz öldüren cinsten bir şutu çıkardığı da olmuştur.” gibi bir düşgücü şenliği insanı nasıl etkilemez ki? Macar futbolunun son yıllardaki perişanlığıyla her daim kazanan Almanya’nın sarsılmaz gücünü tersyüz ederek anlattığı “Gerçek Bern mucizesi” yazısı da kitabın tadından yenmezlerinden...

Almanya’da bölgesel bir ligde oynayan Ursula Baren’in 8 aylık hamile olarak maça çıkarılması, attığı golün heyecanıyla erken doğum yaptıktan sonra geri dönüp son 2 dakikada oyuna devam etmesi gibi akıllara ziyan fanteziler ve daha neler neler var bu kitapta. “Hadi canım, bu kadarı fazla.” diyorsanız gerçeğe çok yakın öykülerimiz de var. Buyurun: “Lazio’nun Arjantinli lejyoneri Chamot, bir lig maçından sonra dünyaca ünlü hakem Collina’nın yanına gidip gülümseyerek elini uzattı. Collina onunla tokalaştı. Ama Chamot afallamış hakemin elini tüm gücüyle sıkmaya başladı, gülümsemesini hiç bozmadan tısladı: Bu yenilgi için sağol, hakem arkadaş. Collina’nın nasıl dizlerinin üstüne çöktüğü hâlâ gözümüzün önünde.” Daha bunlar gibi neler neler... Milli marşı kötü okuduğu için teknik direktörün daha maça başlamadan değiştirdiği Honduraslı Herbert’ten tutun da, hiç oynamadığı halde ülkesinin en büyük futbolcusu sayılan oyuncuya kadar bir dizi müthiş olay var bu kitapta.

2006 Dünya Kupası sırasında Almanya’da birlikte stat stat dolaştığımız sevgili kardeşim Fikret Doğan’ın çevirisi su gibi akıp gidiyor. Zaten okuduğunuzda çevirinin ne kadar başarılı olduğunu siz de göreceksiniz. Fikret’in bu kitabı çevirmek için ek bir nedenini de bulacaksınız. Berlin Türkiyemspor’la ilgili yazıda sözü edilen sağır-dilsiz bir Türk kalecinin 5 gol yediği maçta üçüncü golden sonra “Neden Allah’ım!” diye konuşmaya başlamasından George Best’le Puşkas’ın cennette buluşmalarına kadar nice akıl almaz ama gönül kabul eder olay bu kitapta... Daha ne olsun!

Ey futbolseverler, kendinize bir iyilik edin ve bu sevimli kitabı okuyun. Ortalığın çoraklaşmaya başladığı şu dönemde bizi futbol kitapsız bırakmayan İletişim Yayınları’na da teşekkür etmeyi unutmayın...
NOT: Kitabın fiyatı çoğu yerde sadece 10.80 TL

0 yorum: